WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05322741316

İlhami HAN

İlhami HAN
İlhami HAN
Tüm Yazıları
ADRENALİN- HEYECAN-AKSİYON-CESARET Mİ?
7.08.2021
1137

ADRENALİN :   Vücudumuzun ürettiği bir hormondur. İnsanın nabız atışı, kalp ritminin değişerek organlara nüfuzuyla heyecan seviyesi (aksiyon) yükselmesi olayıdır da diyebiliriz. Bünyelere göre kişilere göre fazla salgılandığı takdirde vücuda zarar verdiği de kayıtlara geçmiştir. Örnek vermek gerekirse fazla aksiyonel faaliyetlerin kan basıncındaki yükselmesi nedeniyle kalp krizi riski ve damarlardaki aşırı baskısıyla iç kanama ya da beyin kanaması riskleri de taşıdığı bilimsel olarak kayıt altına alınmış verilerdir. Adrenalin doğal aksiyonel faaliyetler den  salgılatılabildiği gibi bilimsel olarak da ilaç takviyeleri ile de harekete geçirilebilmektedir. Bilindiği kadarıyla genellikle bu yöntem adına doping denilen spor camiasında kullanıldığı bilinmektedir. Kabul gören bir tarz asla değildir.

Birde bazı insanların içinde olan dna’ ların da kodlanmış aksiyon  arayışlı salgılanan adranelin var. Bu genellikle tehlike içeren fiil ve hareketlerin sözümona bir nevi cesaret denilen hal ve hareketlerin ki bana göre kişinin tercihidir. Yansımasıdır.

Bu içinden gelen adrenalinin ortaya çıkması evet kişinin kendi tercihi olduğu gibi gençliği, halk söylemiyle delikanlılığıyla paralel bir seyir çizdiği de bilinmektedir.

Ve tabiî ki de aksiyonel tarzı olmayanları da cesaretsiz korkak diye yaftalama hakkına da asla sahip değiliz. Tarz ve tercih meselesi demeyi yeğliyorum.

Bende adına CESARETlilik demiyeceğim ama ruhumda olan bir aksiyon sevdama dair bir şeyler yazacağım.

İçimde hep farklı şeyler yapmak istediğimi  biliyordum. Farkındaydım. Hatta bu uğurda kimseye söylemeye cesaret edemediğim tehlikeler de yaşamışlığım vardır. .Çocukluğumda aileden habersiz sırf yüzme adına  o dönemlerde bile tehlikeli olduğu bilinen dere yataklarına gitmekle başlayan bir süreç. Daha derine dalarım iddiasıyla dipteki ağaç köklerine dolanarak çırpınışlarım mı desem sonra çıktığım tatillerde suyun altında en çok ben kalırım tavrı içinde bir keresinde sonradan profesyonel olduğunu öğrendiğim bir Fransız turistle kaşık atmalarım mı desem sıkıntılı anlar yaşadığımı beyan ederek kazandığımıda belirtmeliyim. Yanlış hatırlamıyorsam havuzda kapıştığımız bu fiili 3-3,5 dk ile fransızı zorlamıştım.Bir ödül kazanmıştım.

Gelelim 970 li yıllara. Bölgemizin denize ucu 40-45 km.lik bir mesafe olan Akçakoca. Yollar bölünmüş olmadığı gibi git gel bitişik bir karayolu. Hatta yolu kullanan demir çelik yüklü ağır tonajlı araçlar kuralları hiçe sayan bir sürüş tekniğiyle yollarda .güvenlik sıfır denecek kadar yok gibi. Ben biz diyebileceğim bir arkadaş gurubuyla bir Pazar günü rahmetli babama söylemeden onun bisikletini alarak bisiklet le Akçakoca’ya gittik. Nerdeyse bütün gününü dalgalarla boğuşarak geçirerek akşama enerji nerdeyse sıfıra yakın aynı yöntemle geri dönüş. Tabi ki pertliğimizi bahsetmeme gerek yok. Şimdi düşünüyorum da hangi akla hizmet? İşte buna delikanlılık gereği diyebilirim ama bu gün kü aklım olsa kesinlikle denemiyeceğim bir yöntem diyebilirim.Ve tabi o gün yapmış olmaktan da asla pişman değilim net.

90 lı yıllar ailecek çıktığımız bir tatilde kızımla denizde motorlar tarafından çekilen paraşüt turlarına katılmalarımız bir yana gözümü daha üst levellere diken ben fethiyede babadağı olarak bilinen yamaç paraşütçüleri nin  atlayış yaptığı o 1.969 mt.lik tepeden uçmak.. Hemen kaydımı yaptırdım ve meşakkatli yorucu bir yolculuktan sonra tepedeyim. Profesyonel bir hoca beraberinde (halk söylemiyle kucağına oturarak ki bu aslında ustanın önünde yarı sepetimsi bir aparat) 1.969 mt.den  bilenler bilir bir yamaçtan yuvarlanırcasına yerden ayakların kesilişi ve akabinde hava hareketleriyle ani şekilde önce 2.200 e sonra 2.400 mt.de süzülüşler.Bu da anlatılmaz yaşanırlardan bir kesittir ki mevsim itibarıyla üstümde sadece üstte atlet le uçtum. Rüzgarın adeta içimden geçtiğini sanıyordum.Takribi 45-90 dakika havada süzülerek fethiyeyi , denizi 2400 mt yüksekten seyretmek müthiş zevk. Bence herkes kesinlikle denemeli. Hani yapılacaklar listesi diye hayali bi liste vardır ya bazen muhabbetlere konu olur. İşte uçmak( yamaç paraşütü vb.) onlardan biridir diye düşünüyorum. Hatta geçen haftalarda kızım mesleki işi görevi gereği ürgüp’e gitmişti. Telefon görüşmemizde ona ‘’ mutlaka bir balon turu yapmalısın’’ telkininde bulunmuştum. Oda yapmış döndüğünde bana ‘’ baba iyiki binmişim çok güzeldi’’ diye değerlendirmişti. Evet 2400 mt. Korktummu uçarken? Kesinlikle hayır! Tam tersi zevk sarhoşu olmuştum diyebilirim. Sanıyorum seviyorum aksiyonlu fiilleri. Ve hedefimde çok isteyip de bir türlü fırsat bulamadığım bunge jumping adıyla bilinen yüksek bir yerden ayakların elastik bir iple bağlanmış şekilde atlayış. Yapmayı çok istiyorum da imkan ya da fırsat bulabilirmiyim bilmiyorum. Umarım yapabilirim.

Gelelim 2015 yılına.. Fiziki engelim olduğunu artık hepiniz biliyorsunuz. İlçemiz GÖLYAKA da hava şenlikleri adı altında bir organizasyon tertip ediliyor. Nurullah Çelebi arkadaşıma ısrarla bu proğrama katılmak istediğimi iletiyorum. O’da sağ olsun beni alıp oraya götürüyor. Onlarca farklı faaliyet var ki ben bir tanesine kilitleniyorum. Microlight diye anılan bir bröveli usta pilot eşliğinde iki kişilik uçak diyebiliriz. Hemen nurullah’a ‘’ ben buna binmek istiyorum dememle ‘’ ne demek abi hemen’’ diyerek ortamı ayarlıyor.Usta pilot microlight’in ön kısmında ben zar zor yardımla hemen 15 cm arkasındaki koltuğa yerleştiriliyorum. Yerden havalanan 1500-200 mt. Yüksekli’ğe ulaşabilen bir hava aracı. Yaklaşık bir saat havada kalabiliyor inerken de yere diğer bilinen uçaklar gibi iniyor. Sadece pist diye kullanılan kısım toprak alan. Başımıza pilotla telsiz bağlantılı mikrofon-kulaklık donanımlı bir kask taktılar. Ve hareket ediyoruz. Yavaş yavaş yükselmeğe başlıyoruz. Ve 2000li metrelerde pilotla sohbete başlıyoruz. Ona daha öncede uçtuğumdan falan bahsediyorum. O da o zaman tehlike anında ne yapacağını biliyorsun değimli?’’ diye sorduğunda bir an da buz gibi bir sessizliği benim ‘’ nasıl yani’’ sorum bozuyor. Pilot ‘’ yani öngörülemeyen acil bir durumda başını dizlerinin arasına alıp eğileceksin’’ diyor. Aslında hiçbir fikrim olmamasına rağmen ‘’ evet tabi ki biliyorum merak etme ‘’ diye konuyu kapatıp yukarıdan aşağının tadını çıkarıyorum. Hiçbir sorun yaşamadan 45 dk.lık güzel bir uçuş keyfiyle kazasız belasız iniyoruz. Etrafımdaki herkes Nurullah dahil ‘’ ya helal olsun biz binmezdik. İyi cesaret ‘’vb. tezahüratlarda bulunuyorlar. Aslında abartılacak, öyle büyütülecek bir cesaret işi değil. Zevk işi ki ben çok zevk almıştım.

İnsan bazen sınırlarını zorlamalı, tekdüzeden sıyrılmalı diyorum.

Şimdi aklıma geldi bir de bir gün şu eğlence parklarında bulunan hız trenlerini denemek isterim. Televizyonlarda bu tür belgeseller yayınlandığın da  ne zaman denk gelsem ilgiyle izliyor ‘’ of tam benlik’’ diye geçiriyorum içimden. Nasip bakalım.

Hayatınızda sizin tercihinizle adrenaliniz eksik olmasın, mutlu kalın, SEVGİLERİMLE.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Objektif Gazetesi (duzceobjektif.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar