DUYDUKLARIYLA YETİNİP DELİCE BİR ARZUYLA TASDİK EDİP SAVUNANLAR.

Niye böyle bir başlık: geçtiğimiz günlerde özel bir şirket sahibi ve yöneticisi değerli bir arkadaşım İstanbul Reklam sahibi ve genel müdürü sayın Şaban Beyler’in bir çalışanıyla olan konuşmasını ilgi tutarak yazmak istedim.

Arkadaşım gerek yoğun olmasa da sigara kullanmasından gerek iş temposunun ağırlığı ile enerji eksikliğini hissederek üzerine nefes almakta zorlandığını ve çok öksürdüğü şikayetiyle doktora gitmiş. Bu arada eş dost arkadaşlarla sohbetlerinde bahse konu etmiş. Onlarda tamamen iyi niyet içinde bazı tavsiye ve yöntemler sunmuşlar kendisine. Bu önerilerden bir tanesi de ‘’kozalık çayı’’ olmuş. Her sabah bir bardak içmesi önerilmiş. Eminim biliyorsunuz ki artık şifa adına tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yardımcı tıp alternatifleri( eski söylemle kocakarı ilaçları diye bilinen yöntemler)kullanılmaktadır. Aslında nerdeyse birçok ilacın hammaddesi doğal kaynaklar olduğu göz önüne alınırsa ilkel yöntem diye bazı kesimler tarafından küçümsenen bu yöntemlerden de pozitif sonuçlar alındığı bilinmektedir. Tabi ki   bu yöntemi kullanırken hekim görüşü almak yada bu anlamda yetkilendirilmiş kurumların tercih edilmesi muhakkak ki en doğru seçim olacaktır. Kaldı ki bizim üniversitemiz (DÜZCE ÜNİVERSİTESİ)de dahil olmak üzere  bazı hastanelerde bahse konu birimler oluşturulmuş ALTERNATİF TIP ÇÖZÜMLERİ adı altında ve hizmet vermektedir. Ve muhtemelen halen halk arasında kabul gören ıhlamur çayı, nane-limon uygulamaları birinci sıradaki yerini korurken aktar lar aracılığıyla farklı çarelere yöneldiğimiz de bir gerçektir.

Toparlamaya başlıyayım: işyerine gidip odasına geçen arkadaşıma kurumun çaycısı heyecanla ‘’ şaban bey unutmadan şu kozalak çayınızı için ‘’ diye masasına bırakarak. ‘’ çok faydalıymış şifa olsun ‘’ temennisinde bulununca. Arkadaşımda ‘’ faydalı olduğunu nerden biliyorsun ?’’ diye sormuş ve ‘’ herkes öyle diyor’’ cevabını almış. ( arkadaşım konuyla ilgili derin araştırmalar yapmış duruma hakim ve bilgi sahibi) Herkes öyle diyor söylemini tartıştık konuştuk arkadaşımla. Bu arada ben küçük çapta yaptığım araştırma sonucu öğrendimki alternatif şifa uygulaması kapsamında gerçektende doğru uygulandığında (miktar ayarlaması, uygulanma şekli) iyi sonuçlar alınabiliyormuş. Yani solunum yollarında bir ferahlamaya bilimsel tıbbi tanımını tam ifade edemeyeceğim bir nevi ciğerlerde lokal temizlenme süreci  oluşturabildiğini öğrendim.

Aslında bu örnekle başladığım yazıma eklenebilecek o kadar çok örnek varki.

Yazılarımda bazen kaleme almaya çalıştığım okumama, araştırmama, doğruyu öğrenmeye çaba göstermeme vb. konu başlığı üzerine hayıflandığımı biliyorsunuz. Özellikle son zamanlarda mutlaka şahit olmuşsunuzdur siyaset, din konularında o kadar asparagas bilgi servis ediliyor ki kamuoyuna. Şahsen benim aklım allak bullak oluyor. Ve maalesef bu bizim kanaat önderi ağabey diye hitap ettiğimiz kişiler tarafından yapılıyor olması daha acı veriyor. Bu anlamda onlarca örnek verebilirim ki bir çoğunu zaten sizler de tahmin edebiliyorsunuz.

Kimse duyduğunu ya bu doğrumu diye araştırmaya gerek bile duymadan tasdikliyor adeta. Ben buna sürü psikolojisi diyorum. Hatta kişide birde taraftarlık yanı varsa durum tam bir facia boyutuna ulaşabiliyor.

Oysa dinimiz bile bu anlamda ‘’ doğruluğuna emin olmadığınız hiçbir şeyi yaymayın, konuşmayın’’ diye de emretmiştir.

Kimse mükemmel değildir. Hepimiz beşeriz ve hata yapmaya muktediriz.

Bu yazımda ana amacım her duyduğumuza inanmamalıyız. Doğruluğunu araştırmalıyız. Öğrenmeliyiz.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaktan kaçınmalıyız dı.

Bilgi sahibi olmak için de bolca okumalıyız, empati yapmalıyız, yanlışa yanlış diyebilmeliyiz. İçini dolduramadığımız hiçbir haber ve bilgiyi körü körüne yaymamalı savunmamalıyız diye düşünüyorum.