Dünya hayatı bize göre çok uzun olsa da aslında insan için o kadar kısadır ki. Bilimsel çalışmaların verdiği bilgiye göre dünyanın meydana gelmesinden bu yana milyonlarca yıl geçmiş. İnsan denilen varlığın da bilinebilen hayatı on bin yılın üzerinde. On bin yıla göre bir insanın var sayalım yüz yıllık bir ömrünün değeri ne olabilir?

Dünya hayatını ebedî hayata bir geçiş olarak görmeyenler, zamanın geçmesini istemezler. Zaman geçmesin ki dünyada uzun kalabilsinler. İmkanına göre eşyadan faydalansınlar. Yesinler, içsinler, giysinler tüketsinler isterler. “Kam alalım bu dünyadan” dercesine ömür tüketirler. Ezerler, ezdirirler. Kendi çıkarları için her şeyi mübah görürler. Tarih bu tarz yaşayan insanlarla doludur. Nemrutlar, Firavunlar, Neronlar ve daha niceleri.

Sevmezler, sevemezler. Gülemezler, tebessüm bile edemezler. Yapabildikleri sadece zulümdür.

Bazıları, insanları kendilerinin köleleri olarak görürler. Arzularına göre yaşamayanların, ya da düşünmeyenlerin yaşama haklarına bile sınırlama getirirler.

İnsanlığın bu vahşi mantığını yüz yıllar önce bir Resul, değiştirmek üzere Allah cc tarafından görevlendirilir. Artık insanlık, zalimlerin kurallarına göre değil, Allah’ın cc bildirdiklerine göre yeni bir dünyaya doğru sağlam adımlarla yürüyecektir.

Ancak kötüler hiçbir zaman gayelerinden vaz geçmezler.

“KABİLLER…” HER DEVİRDE OLACAKTIR

Kabiller her devirde olacaklardır…Firavunlar da, Ebu Cehiller de, Şaronlar da…

Günümüz dünyasında zalimleri emperyalistler temsil etmektedirler. Kendi çıkarlarını korumak uğruna insanlığı yok etmek pahasına dahi olsa bu menhus düşüncelerinden asla vaz geçmezler. Asyada, Afrikada, Amerikada geçmişte ve günümüzde yaşananlar ortadadır.

Lakin unuttukları bir hakikat vardır.

Ölüm bir yok oluş değil, aksine yeni ve ebedî bir hayatın başlangıcıdır. Orada hesap vardır. O hesabın sonunda kitapları sağ taraflarından verilenler sonsuz bir mutluluğa kavuşacaklar, kitapları sol tarafından verilenler de sonsuz bir mutsuzluğa gömüleceklerdir.

Müslümanların Allah cc tarafından gönderilen kitaplarında (Kur’an-ı Kerim) daha ilk satırlarında insanlığa bu hesap gününden haber vermekte ve adımlarını zulüm düzenine göre değil hakkın düzenine göre atmaları tavsiye edilmektedir. Biz buna ahiret inancı diyoruz. Ve bizler ahirete inanıyoruz.

Ama birçokları da Müslüman olduklarını söylemelerine rağmen hesap gününe layıkıyla inanamıyorlar ya da inanmıyorlar. Yine mukaddes kitabımızın daha başında “onlar ahirete inanırlar ve kendilerine verilen rızıktan infak ederler” diye buyurularak Müslüman için bir tanım getirilmektedir. Buna göre Müslüman dünya zevklerine kendini kaptırmamalı ve mutlaka kendilerine verilenlerden Allah yolunda harcamalıdır.

Müslüman hesaba inanıyor görünerek hesaba inanmayanlar gibi davranırsa bu durum güzel sonuçlar ortaya çıkarmaz. O yüzden şunu unutmamamız lazımdır.

Bir hesap ve hesap günü var.

Selam ve hürmetlerimle